
Bugün 9 ülke nükleer silah sahibi. Bu ülkeler bu güce nasıl ulaştı? Nükleer yayılmanın önüne geçmek mümkün mü? NPT Antlaşması, İsrail, İran, Kuzey Kore ve daha fazlası bu detaylı analizi.
16 Temmuz 1945’te ABD’nin yaptığı ilk nükleer deneme, modern çağın başlangıcını ve korkunç bir gerçeği ortaya koydu: insanlık kendi yok oluşuna neden olabilecek bir güç geliştirmişti. Bu gücün ilk kez Hiroshima ve Nagasaki’de kullanılması, yüz binlerce insanın ölümüne ve dünya dengelerinin kökten değişmesine neden oldu. Aradan 80 yıl geçti ve artık nükleer silaha sahip ülkeler listesi 9 ülkeye ulaştı.
Peki bu ülkeler bu güce nasıl ulaştı? Diğer ülkeler neden dışlandı? Nükleer silahların kontrolü için yapılan uluslararası anlaşmalar işe yarıyor mu?
Nükleer Silah Sahibi Ülkeler: Kimler, Ne Zaman ve Nasıl?
Bugün dünyada yaklaşık 12.500 nükleer savaş başlığı olduğu tahmin ediliyor. Bu başlıklar farklı ülkelerde ya aktif olarak konuşlandırılmış durumda ya da depolarda bekletiliyor. Bazıları ise artık kullanım dışı.
Nükleer silah sahibi ülkeler şunlardır:
-
Amerika Birleşik Devletleri
-
Rusya (eski Sovyetler Birliği)
-
Birleşik Krallık
-
Fransa
-
Çin
-
Hindistan
-
Pakistan
-
Kuzey Kore
-
İsrail (resmi olarak doğrulanmasa da)
Bu ülkelerden ilk beşi, 1968’de imzalanan ve 1970’te yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) kapsamında “nükleer silah sahibi devletler” olarak tanınıyor.
NPT ve Nükleer Yayılmanın Önlenmesi
NPT, iki temel hedefle oluşturuldu:
-
Nükleer silahların yayılmasını önlemek
-
Var olan stokların zamanla azaltılmasını sağlamak
Ancak bu hedeflerin ikisi de günümüzde ciddi şekilde sınanıyor. Çünkü bazı ülkeler antlaşmayı imzalamadı ya da sonradan çekildi. Örneğin Hindistan, Pakistan ve İsrail, NPT’yi hiçbir zaman imzalamadı. Kuzey Kore ise 2003 yılında anlaşmadan çekildi.
Ülkelerin Nükleer Silaha Ulaşma Süreci
Amerika Birleşik Devletleri
İlk nükleer denemeyi gerçekleştiren ülke. Manhattan Projesi ile geliştirilen atom bombası, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda iki Japon kentine atıldı. ABD, 1950’lerde hidrojen bombası gibi daha güçlü silahlar da geliştirdi.
Sovyetler Birliği / Rusya
ABD’nin ardından 1949’da ilk nükleer testini gerçekleştirdi. Soğuk Savaş süresince dünyanın en büyük nükleer gücü haline geldi. Sovyetler yıkıldığında, Ukrayna, Belarus ve Kazakistan gibi yeni bağımsız devletlerde kalan nükleer silahlar Rusya’ya devredildi.
Birleşik Krallık ve Fransa
Bu iki Avrupa ülkesi, nükleer silahlarını 1950’li ve 1960’lı yıllarda bağımsız olarak geliştirdi. Soğuk Savaş dönemindeki güvenlik endişeleri bu silahların temel gerekçesiydi.
Çin
1950’lerde Sovyetler Birliği’nden yardım aldı. 1964’te ilk nükleer testini gerçekleştirdi. Zamanla kendi teknolojisini geliştirdi.
NPT Dışında Kalanlar: İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore
İsrail
Resmen kabul etmese de sahip olduğu nükleer silahlar tüm dünya tarafından biliniyor. 1986’da bir teknisyen olan Mordechai Vanunu tarafından Dimona tesisine ait bilgiler ifşa edildi. İsrail, nükleer caydırıcılık stratejisi güdüyor. Bölgede Irak (1981), Suriye (2007) ve İran (2025) nükleer tesislerine askeri müdahalede bulundu.
Hindistan ve Pakistan
Her iki ülke de 1998’de kamuya açık nükleer testler yaptı. Hindistan’ın ilk denemesi 1974’teydi. Pakistan, uranyum zenginleştirme bilgisini Abdülkadir Han aracılığıyla elde etti. Bu bilgi Çin’den gelen destekle birleşti. Sonuçta Pakistan da kısa sürede silah üretim kapasitesine ulaştı.
Kuzey Kore
2006’da ilk testini gerçekleştirdi. Nükleer programı Sovyet döneminde başlamıştı. Daha sonra Abdülkadir Han’ın sağladığı teknolojik bilgilerle gelişti. 2003’te NPT’den çekildi ve dünya ile ilişkilerini daha da gerdi.
İran: Tehlikeli Bir Eşik mi?
İran 1967’de ABD’den nükleer reaktör aldı, NPT’yi de imzaladı. Ancak 2000’li yıllarda gizli tesislerin ortaya çıkmasıyla şüpheler arttı. 2025’te BM denetçileri İran’ın anlaşmayı ihlal ettiğini açıkladı. Hemen ardından İsrail ve ABD, İran’ın tesislerine saldırı düzenledi. İran ise silah üretmediğini savunuyor, fakat teknik kapasiteye sahip olduğu biliniyor.
Nükleer Silahsızlanma Umut mu, Ütopya mı?
NPT’nin ikinci amacı olan nükleer silahsızlanma günümüzde neredeyse tamamen askıya alınmış durumda. ABD ve Rusya’nın modernizasyon çalışmaları devam ediyor. Yeni testler, gelişmiş başlıklar ve taşıma sistemleri geliştiriliyor. Bu durum diğer ülkeleri de aynı yolu izlemeye zorluyor.
Nükleer silaha sahip ülkeler, bugün sadece askeri değil, diplomatik gücün de sahibi. Bu güç, caydırıcılık yaratıyor; ama aynı zamanda büyük bir tehdit oluşturuyor. Anlaşmalar ve denetimler ise artık ciddi bir test altında.
Bugün dünya, 55 yıl önce belirlenen ilkelerin çöküşünü izliyor. Yeni bir uluslararası uzlaşı olmadan, nükleer yayılmanın önüne geçmek her geçen gün zorlaşıyor.
Türkiye’nin Nükleer Silah Politikası ve Bölgesel Rolü
Türkiye, nükleer silaha sahip ülkeler arasında yer almasa da, coğrafi ve stratejik konumu itibarıyla bu alandaki gelişmelerin tam merkezinde bulunuyor. Hem NATO üyesi olması hem de komşu ülkelerinden bazılarının (örneğin İran) nükleer programları, Türkiye’nin nükleer stratejisini karmaşık hale getiriyor.
NPT’ye Taraf, Silaha Sahip Değil
Türkiye, 1980’lerden bu yana Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na (NPT) taraftır ve nükleer silah geliştirme yönünde resmi bir politika izlememektedir. Aynı zamanda Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ile iş birliği içindedir ve nükleer tesisleri düzenli denetlenmektedir.
NATO’nun Nükleer Paylaşımı ve Türkiye
Her ne kadar Türkiye’nin kendi nükleer silahları olmasa da, NATO’nun nükleer paylaşım programı kapsamında ABD’ye ait taktik nükleer bombalar halen İncirlik Hava Üssü‘nde bulundurulmaktadır. Bu bombalar Türk topraklarında bulunsa da, kontrol tamamen ABD’dedir.
Bu durum zaman zaman iç ve dış politikada tartışmalara neden olur. Bazı uzmanlar, Türkiye’nin bu silahlara erişiminin olmadığını vurgularken, bazıları olası bir kriz durumunda bu durumun Türkiye için avantaj sağlayabileceğini öne sürer.
Enerji Amaçlı Nükleer Program
Türkiye’nin nükleer enerjiye yönelik önemli adımları bulunmaktadır. Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Rusya’nın Rosatom firması tarafından inşa edilmekte ve kademeli olarak devreye alınmaktadır. Türkiye bu projeyi enerji bağımsızlığı için kritik görmekte, ancak bu adım uluslararası toplumda “çift kullanımlı teknoloji” nedeniyle zaman zaman dikkatle izlenmektedir.
Nükleer enerji tesislerinde kullanılan uranyum zenginleştirme ve yakıt döngüsü işlemleri, teorik olarak nükleer silah yapımıyla ilişkilendirilebilecek bilgi ve teknoloji barındırabilir. Ancak Türkiye bugüne kadar barışçıl amaçlar dışında hiçbir faaliyet yürütmemiştir.
Bölgesel Tehditler ve Türkiye’nin Duruşu
Türkiye, özellikle İran’ın nükleer programı ve İsrail’in örtülü nükleer gücü karşısında nükleer caydırıcılık dengesizliği sorununa dikkat çekmektedir. Bazı dönemlerde üst düzey yetkililer, “Eğer bölgedeki diğer ülkeler nükleer silah geliştirirse, Türkiye neden dışarıda kalsın?” yönünde açıklamalarda bulunmuştur.
Ancak bu açıklamalar resmi politika olarak kabul edilmemekte, daha çok diplomatik baskı ya da denge unsuru olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye Nükleer Güç Olmasa da Stratejik Güçtür
Türkiye, nükleer silaha sahip olmayan ama bu silahların gölgesinde yaşayan ülkelerden biridir. Gerek NATO üyeliği gerekse bölgesel dengeler nedeniyle, Türkiye’nin nükleer stratejisi her zaman hassas bir denge gerektirir.
Bu nedenle Türkiye’nin rolü, nükleer silah geliştirmekten çok diplomatik arabuluculuk, silahsızlanma çağrısı ve nükleer enerji iş birlikleri üzerine kuruludur. Ancak bölgedeki gelişmelere bağlı olarak bu dengenin korunması her geçen gün daha karmaşık hale gelmektedir.



